WEFA Uluslararası İnsani Yardım Organizasyonu olarak, çalışma yaptığımız ülkelere senenin belli periyotlarında ziyaretler gerçekleştiriyoruz. Program kapsamında katarakt ameliyatları, su kuyusu açılışları ve adak, akika kurban kesimleri yaparken, yetimlerimizin harçlıklarını da elden teslim ediyor, aileleri ile beraber yemek programı organize ediyoruz. Ülkede bulunduğumuz zaman zarfında bölge halkının ihtiyaçlarını yerinde tespit ederek yeni projeler de geliştiriyoruz.
Bu senenin şubat ayında Zanzibar’a yaptığımız ziyarette bize eşlik eden Ebuzer Kılıç ile yaptığımız röportajı sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Neden gözlemci olmak istediniz?
İnsan bizzat bazı duyguları yaşamadan, belirli şeyleri kendi gözleriyle görmeden tam anlamıyla anlayamıyor. Afrika’daki Müslüman kardeşlerimizin durumu bizlere anlatılıyor. Ekranlardan izliyoruz. Ancak yaşadığımız çevrede böyle bir duruma alışkın olmadığımız için empati kuramıyoruz. Ben oradaki şartları kendi gözlerimle görmek; hakiki anlamda hakka’l yakın görmek ve anlamak için, daha bilinçli olmak için bu kafileye katılmak istedim.
Yolculukta neler hissettiniz?
Kutsal bir görev için yola çıkmıştık. Heyecanlıydım. Bugünleri bana nasip ettiği için yolculuk boyunca Allah’a şükrettim.
Gittiğiniz ülke hakkında neler biliyorsunuz?
Zanzibar Tanzanya’nın adalarından biridir. İki adadan oluşuyor. Diğer Ada’nın ismi Pemba Adası. Yaklaşık 2 milyon nüfusu var ve nüfusun çoğunluğunu Müslümanlar oluşturuyor. WEFA’nın yoğun faaliyet gösterdiği bir ada. Yerli halkın çoğu turizmden geçimini sağlıyor. Ağırlıklı olarak pirinç ve balıkla besleniyorlar.
İlk izlenimleriniz neler?
Zanzibar’a ilk vardığımda aklıma Asya geldi. Yaşam standartları biraz da olsa aynıydı. Zanzibar’daki insanlar maddi durumları iyi olmamasına rağmen her zaman çok neşeli ve mutlular. Dinlerine daha bağlılar ve İslam’ı daha güzel yaşıyorlar. Bizim şükretmek için daha fazla nedenimiz olmasına rağmen onlar bizden daha mutlular. İnsan kendi kendine düşünüyor; bizim elimizdeki bu nimetler ve zenginlikler bize fayda mı yoksa zarar mı sağlıyor?
Bölgeye ulaşmanız zor oldu mu? Nasıl ulaştınız?
Japonya’dan Zanzibar’a geçmemiz hasebiyle üç kez aktarma yaptık. 30 saat yoldaydık. Havalimanından taksiyle otele geçtik. Bölgeye bir gün önceden vardığımız için dinlenme fırsatı buldum. Daha sonraki günler arazide sıkıntı çekmedim.
Yerel halk sizi nasıl karşıladı?
Bizi çok sıcak ve samimi bir şekilde karşıladılar. Türkleri çok sevdikleri belli oluyordu. Bizim rahatımız için ve çalışmalarımızı en güzel şekilde gerçekleştirebilmemiz için ellerinden geleni yaptılar.
Yerel halkla diyalog kurabildiniz mi?
Genel olarak evet. Genelde İngilizce diyalog kurdum. Bazen de Arapça konuşmaya çalışıyordum. Arapça ve İngilizce bilmeyenlerle de gönül diliyle anlaşıyorduk hamd olsun.
Yerli halkın imkân ve imkânsızlıklarından bahseder misiniz?
Fazla imkanları yok. Maddi imkansızlıklardan dolayı hayatlarını basit yaşıyorlar. Rızık peşindeler. Erkekler genç yaşta çalışmaya başlıyorlar. Okumak, maddi imkânları daha iyi olan ailelerin çocukları için söz konusu.
Bölgeye uyum sağlamada zorlandınız mı?
Hayır. Daha önce farklı bölgelerde de bulunmuştum. Tecrübe sahibi olduğum için bu hususta sıkıntı çekmedim.
Kaldığınız süre zarfında sizi en çok ne zorladı? Neden?
Günler uzun olduğu için arazide güneşin altında bazen yoruluyorduk. Ama ciddi anlamda beni zorlayan bir şey olmadı çok şükür. Rabbim araziye giden herkese dayanma gücü veriyor.
Farklı veya unutulmaz bir anı yaşadınız mı? Anlatır mısınız?
İlk gün Merve Safha okulunun açılışını yaptık. Okula vardığımızda 600 öğrenci bizi okul kıyafetleri ile karşıladı. Geldiğimizde yerel müzikleri çalıyordu ve çocuklar neşeyle dans ediyordu. Biz de aralarına katıldık ve onlarla beraber dans ettik. Bu kesinlikle hiç unutmayacağım bir kare.
Beklediğiniz ile karşılaştığınız ülke arasında ne tür benzerlik ve farklılıklar var? Anlatır mısınız?
Bangladeş’e kıyasen durumlarının daha iyi olduğunu gördüm. Açıkçası durumlarının çok daha kötü olacağını tahmin ediyordum.
Gözlemci olmak size ne kattı?
Büyük bir hayat dersi oldu. Öncelikle insan kendi dertlerinin ne kadar küçük ve önemsiz olduğunu anlıyor ve bundan sonra her hâline şükredeceğine söz veriyor. İnsanın bakış açısı tamamen değişiyor. Dünyanın herhangi bir yerinde yardımımıza ihtiyacı olan kardeşlerimizi görünce artık insan sadece kendini düşünemiyor ve düşünmemesi gerektiğini anlıyor. Oraları, o insanları gördükten sonra insanın yüreğinin bir parçası onu tebessümle karşılayan masum yetim çocuklarında kalıyor. İnsan her yalnız kaldığında ve düşüncelere daldığında aklına yine o çocuklar geliyor. O anları düşünürken insan bir yandan tebessüm ediyor bir yandan da kendisinin sahip olduğu imkânları hatırlıyor ve yüreği parçalanıyor. Aslında o anılar onu hiç terketmiyor. Sürekli yanında taşıyor. Bazen aniden o masum, o mazlum çocukların simaları insanın gözünde canlanıveriyor.
Bağışların doğru adrese ulaşıp-ulaşmadığını merak eden bağışçıya ne söylemek istersiniz?
Bağışları kendi ellerimizle ihtiyaç sahiplerine ulaştırdık. Daha önce Bangladeş ve Kamboçya’da da aynısını yapmak nasip oldu. Bangladeş’te aynı zamanda kendi çevremde topladığım yardımları kamplarda dağıtmak için WEFA yardımcı oldu. WEFA’ya emanet edilen bağışların doğru adrese ulaştığı konusunda WEFA’ya kefilim. Çevremdeki herkesi gönül rahatlığıyla WEFA’ya yönlendirebiliyorum.
Tekrar gözlemci olmayı düşünür müydünüz? Neden ?
Evet. Yeniden oralara gitmeyi o masum kardeşlerimize yardım götürmeyi çok isterim. Çünkü o insanları çaresizce orada bırakıp dönmek yapmak zorunda kaldığım en zor şeylerden biriydi benim için.
Eklemek istediğiniz birşey var mı?
Başta WEFA olmak üzere bana bu fırsatı veren herkese teşekkür etmek istiyorum. Rabbim yardımda bulunan ve iyilik için koşuşturan herkesi razı olduğu kullar zümresine dahil eylesin inşallah.