“Ben Pakistan’a gitmedim. Ben Vatanıma gittim”
Sözlerime başlamadan evvel Pakistan’a gidebilme fırsatı verdiği için WEFA’ya minnetdarım.
Rabbim sizlerden ve tüm hizmet edenlerden razi olsun. Pakistan ziyaretini anlatmak kolay değil bazı anlar vardır ki hayatta sadece yaşanır anlatılmaz. Bu duyguları yaşayanlar ancak beni anlayabilir. Ben Pakistan’da ”MUTLULUK” ve ”HUZURUN” yüksek beklentilerden olmadığını anladım.
MUTLULUK: Elindeki azda olsa onu kardeşinle paylaşabilmekmiş.
HUZUR: Elindeki mutluluğu paylaştığın kardeşinin kalbindeki sevinci yüzünde ve gözlerinde görmekmiş.
Pakistan ziyaretimiz kısa bir İslamabad turu ile başladı. Pakistanlılarla sohbet edildi, bir Türk mimarisi olan Faysal Camii’nde öğle namazı eda edildi. Camii avlusuna ayakkabılar ile girilmediği için ayakkabılar avlu girişindeki görevlilere teslim edildi. Çıkışta ayakkabıları almak istediğimizde bizlerin Türk olduğunu öğrenen görevliler bizden para almadılar.
Gerek Pakistan halkı, gerekse yöneticiler, gerekse güvenlik güçleri bizlerin Türk olduğunu duyunca, anlayınca gösterdikleri sevgi inanılmazdı.
Otoyolda aşırı hızdan radar çekti ve polis durdurdu, şöförümüz Pakistan’lıydı kendisine ceza yazarken bizler minübüsden indik ve bizlerin Türk olduğunu anlayınca:
”Biz Türklere ceza yazmayız” dediler. Cezayı iptal ettiler.
O güne kadar Pakistan halkının Türkiye’ye olan sevgisini sadece Tv’den, anlatılanlardan biliyordum ama o gün anladım ki, Pakistan’lılar bizim insanımızı sözde değil özde seviyorlar, Bizim vatanımızı bizden daha çok seviyorlar. Pakistan’dan daha çok Türkiye için dua ediyorlar.
1. Gün
Msal yetimhanesinde kalan yaşları 13-20 arasındaki genç kızlarımızı ziyaret ettik. Bu kızlarımız 3-5 yaşlarında yetimhaneye gelmişler 4-5 odalı bir evde 33 yetim kız yaşıyor ve hallerine şükrediyorlar. Bize gösterilen ilginin tarifi mümkün değil kapıcısından, kızlara, görevli mollaya kadar inanılmaz sıcak ve samimi bir sevgi ile karşılandık.
İçerideki düzen, tertip ve temizlik mükemmel idi. Temizlik öyle mükemmeldi ki lavobosundan, abdesthanesine, misafirhane arasında hiçbir fark yoktu tek kelimeyle mükemmel.
Kızlarımıza maddi yardımda bulunduk. Şerafettin abimizin kızlara ”Sizler için ne yapabiliriz?”diye sorduğu soruya verdikleri cevap aklıma geldikçe hem üzülüyor hem seviniyorum.
Yetim kızımızın verdiği cevap.”Asıl biz sizlerin hakkını nasıl öderiz”
Bu cevap ne zaman aklıma gelse üzülüyorum: zira bir yetimin sponsorluğunu üstlenmekle aslında bizler ileride yetimhaneler açabilecek belkide binlerce yetimin umudu olabilecek yüreklere sponsor oluyoruz fakat bunu idrak edemiyoruz buna üzülüyorum. Seviniyorum: Zira ben o gün orada 33 tane yetim kız görmedim, yetimlere umud, çağresizlere çağre , dertlilere derman olabilecek Peygamber şefkatiyle dolu dolu olan 33 tane ”WEFA” lı yürek gördüm.
WEFA yetkililerine (Mehmet Bakıcı, Şerafettin abiye) bir zamanlar sormuştum yapılabilecek en güzel hizmet hangisidir Su kuyusu? Katarkt? Gıda yardımı? vs…
Bana yetim gözetmektir dediler. O zaman anlamamıştım, şaşırmıştım. Ama şimdi çok iyi anlıyorum ve yapılabilecek daha iyi bir amelin olmadığını düşünüyorum. Yetimlerimizin ellerinden tutalım ki adları yetim kalmasın. Bu dünyada bir yetimin elinden tutmak ile Ahirette Resulullahın (s.a.v) elinden tutmak arasında bir fark görmüyorum.
2.gün
”ÖMRÜMÜN KALAN KISMI YETİMLERE FEDA OLSUN”
Partner kurum Khubeib Founditaion merkez binasına yapılan ziyaret ile günümüze başladık. Yetkililer ile tanışıldı bize Pakistan, eğitim ve dernekle ilgili sunum yaptılar. Karşılıklı fikir alış verişinde bulunduk. Çok verimli istişareler yapıldı.
Daha sonra 5-15 yaş arasındaki yetim kızlarımızın kaldığı Sergoda’da ki Yetimhaneyi ziyaret ettik. Bugünüme benzeyen ikinci bir gün daha hayatımda yaşamadım. Yetimhane bahçesinde uçuşan 160 kelebek misali masum, melek gibiydiler. Hani derler ya mutluluğun resmini çizebilirmisin diye.
Evet artık bu sorunun cevabını biliyorum ”Sargoda Yetimhane bahçesindeki 160 kelebek”
Ellerimizi tutabilmek için yarışan, adımı unutma diye tekrar tekrar ismini hatırlatan tek istekleri hatırlanmak, unutulmamak. Onları mutlu edebilmek için maddi manevi elimizden geleni yaptık. Kıyafet, balon, bisküvi vs dağıtıldı. Beni etkileyen okadar çok an oldu ki bunlardan biri yol arkadaşlarım Kazım ve Muhammed’in beni heyecan ile Ali abi bir yetim kız seni çağırıyor seni görmek istiyor gel dediler. Kızımızın yanına vardım hemen. Baktım ki gözleri dolmuş ”Sen Ali‘misin” dedi. Evet dedim bir anda heyecanlandı yanındakiler ile göz göze geldi, elindeki hazırlamış olduğu hediyeleri gösterdi sponsorunun adı Ali imiş bana tekrar sordu ”Benim babam Ali senmisin? Dedi. Ne diyeceğimi nasıl cevap vereceğimi bilemedim, belliki sponsorluğunu üstlenen Ali‘nin ben olduğumu zannetdi. İçim kan ağladı hayır kızım ben o Ali değilim ama Almanya’ya dönünce babana haber vereceğim dedim ve daha fazla yanında duramadım. O küçük ama vefakar yürekli kızın halini hiç ama hiç unutamayacağım. Babası için yazdıkları beni çok duygulandırdı
”Babacığım seni hiç görmedim ama hayalerimde hep seni yaşıyorum” bu söz beni cok derinden etkiledi.
Bir diğeri yanıma geliyor babamı tanıyormusun diye soruyor bir diğeri yine aynı soruyu soruyor. Bu sorular karşısında kendini tutabilmek imkansız kalbi demir gibide olsa bir insanin eritir.
Onlar hiç görmedikleri ama hayalini kurdukları rüyalarını süsledikleri dualarında hep andıkları siz değerli sponsorlarını sadece bir sponsor olarak değil, bir kahraman, öz anne ve babaları olarak görüyorlar.
Kızlarımız ile oyunlar oynadık volleybol, dans ettik çok eğlendik. Zaman su gibi akıp gitti, zamanı durdurmak mümkün olsaydı Sergoba yetimhane bahçesinde durmasını isterdim.
Ayrılık vakti geldi çattı ayrılmak çok zor oldu zira hem kızlarımız hem bizler herkes ağlıyordu. O günü hiçbir zaman unutamayacağım.
İki yetimin sponsorluğunu üstlendim, şimdi belki bana diyeceksiniz ki iki kızımızı yanlızlıktan, kimsesizlikten, çağresizlikten kurtulmasına vesile oldun yarınlarına umut oldun.
Hayır, hayır tam aksine asıl o güne kadar yanlız olan, kimsesiz olan benmişim. Hayatıma farklı bir anlam katan onlar oldular, yarınlara daha umut dolu bakmamı sağladılar.
Asıl yetimin; yetime el uzatmayanın olduğunu anladım. Ben meğer o güne kadar yetimmişim ama malesef bundan bi haber yaşamışım. O yetimler artık benim en büyük kahramanlarım.
2018 yılı Ahlen Wefa gönüllüleri olarak Allah için yetimler uğruna WEFA’ya hizmeti nimet bileceğiz bu uğurda gayret göstermeyi en büyük şeref olarak görüyorum.
Not: Benim ingilizcem çok kötü lakin niyet ettim gayret göstereceğim ve Urdu dilini öğreneceğim inşaallah.
3. Gün
“AŞK HEVES BİTENE KADAR, WEFA NEFES YETENE KADAR”
Haripur yetimhanesi ziyaret edildi 600 kişilik çok büyük 2 yetimhanesi bulunan 3.cüsü inşa edilen ve birde okul inşaası devam ediyor. Burada herşey düşünülmüş spor salonlarından, çocuklar için oyun alanı, tekstil atölyesi, hayvan ahırı, ekim tarlası gibi çocukların tüm ihtiyaçları kıyafet, süt, organik sebze meyve gibi hem okulun masrafları hemde çocukların ihtiyaçları bu 5000m2 alana yayılmış olan yetimhaneyi ziyaret ettik.
Burada çok güzel ağırlandık kendimi evimde gibi rahat hissettim. Wefa’nın sponsor olduğu 17 yetim kardeşimizi gördük onları görünce bir başka mutlu olduk. Haripur yetimhanesinde 600 yetim yoktu aslında, orada 600 Musab bin Umeyr, Zeyd Bin Harise, Ali bin ebi Talib’leri gördük. Ümmete faydalı olmak isteyen tertemiz yürekli yiğitleri gördüm. Oradan ayrılmak yine çok zor oldu.
Dönüş yolunda rehberimiz İbrar kardeşimize bir telefon geldi uzun uzun konuştuktan sonra bizlere döndü ve çok önemli birşey anlatmak istediğini söyledi. Kendisini arayanın Sergoba Yetimhanesinin Müdire hanım olduğunu belirtdikten sonra şunları söyledi. Ali abi senin sponsorluğunu üstlendiğin 14 yaşındaki Zeynep hem anneden hem babadan yetim ve öksüz kimsesi yok yetimhaneye sığındı 160 kızın içinden en mağdur olanı, müdür hanım kendisini 1aydan ziyade takip ediyor bu kız geceleri kalkıp seccadenin başında ”Allah’ım bende bir insanım bana niye kimse sahip çıkmıyor, bana sahip çıkacak birini gönder Allah’ım diye hem ağlıyor hem dua ediyordu”.
Rehberimiz İbrar abinin bu sözleri söylediği anda neden 160 kızın içerisinden bir türlü gözümü ayıramadığımı bir şeyin beni Zeyneb’e doğru çektiğini ve muhakkak müdür hanımla görüşmem gerektiği hissiyatımı şimdi daha iyi anlamıştım, hatta müdür hanıma sorduğum vakit Zeynep kızımızın sponsorluğunu üstlenmek istiyorum dediğimde o anda ki kendisindeki şaşkınlık ifadesini şimdi daha iyi anlıyorum. Duyduklarımız bizi derinden üzdü herkesi ağlattı. Kazımın, Şerafettin abinin, Muhammedin ceplerinden tüm paralarını çıkartıp vermelerini ömrüm boyunca unutamam.
Belki benim Pakistan ziyaretimi bana nasip eden Rabbim, Zeynep için beni Pakistan’a göndermiş olabilir, onun gözyaşlarının hürmetine, artık kalbide gözüde bundan sonra ağlamasın diye. Rabbimden dilerim ki bundan sonra Zeynep hiç ağlamasın, ağlamak bana gülmek ona olsun.
Kendi evlatlarımdan onu ayrı tutmayacağım. Rabbim ömür verdiği müddetçe hep yanında olacağım. Bunları yazarken dahi o anları yaşıyorum.
“BEN PAKİSTANDAN BEDENİMLE DÖNDÜM, AMA RUHUM SARGODA’DA KALDI”
4. Gün
“HALK İÇİNDE MUTEBER BİR NESNE YOK DEVLET GİBİ
OLMAYA DEVLET CİHANDA BİR NEFES SIHHAT GİBİ”
Bir gün öncesinden başlayan rahatsızlığım ve sabaha kadar uyuyamayışım beni bir hayli yordu ve bitap düşürdü. Sabah saat 10:00da başkent İslamabad’dan en kalabalık şehir olan Karachi’ye Adak-Akika kurbanları, katarakt ameliyatları ve yetimhane ziyaretleri için uçakla yolculuğumuzu yaptık. Karachi’ye vardığımızda Muhammed ve Kazım kardeşlerim Otele bizde Şerafettin abiyle hastaneye gittik. Hastanedeki doktorlar benimle çok iyi ilgilendiler özellikle her gözümü açtığımda Şerafettin abiyi başımda görmem bana ayrı bir güç ayrı bir moral oldu beni bir an bile yanlız bırakmadı.
Musab başkanın, Mehmet Bakıcı abinin benim durumumu öğrenmek için arayıp sormaları beni ziyadesiyle sevindirdi. Hatta Musab başkanın gerekirse biletini alalım Almanya’ya getirtelim demesi ne kadar değerli önemli bir kuruluşta hizmet ettiğimi bana tekrar hatırlattı. Lakin böyle bir şey imkansızdı zira bir gün sonra Katarakt ameliyatları vardı ve bu benim için çok önemliydi. Altı saate yakın hastanede kaldıktan sonra Otele döndük ve istirahata çekildim. Sabah olduğunda ise Elhamdulillah göreve hazırdım.
5. Gün
“DÜNYAYA KARŞILIK İKİ GÖZÜNÜ VERİR MİSİN?”
İlk olarak Katarakt ameliyatlarının yapıldığı Al-Mustafa hastanesi ziyaret edildi. Al-Mustafa kurucusu, başkanı, yöneticileri ve Londra temsilcileriyle görüşüldü. Ulaştırma bakanı ve eyalet Rangers özel harekat komutanıyla tanışıldı sohbet edildi. Bize karşı gayet sıcak ve dostça davrandılar. Bir kaç günden beri Pakistan bayrağı arıyordum komutana bu konuda yardımcı olabilirmisin diye sordum. Hepimizi şaşırtan bir hareket yaptı kolundaki Pakistan armasını söküp bana verdi. Babam Kıbrıs savaş gazisi olduğu için ve bu komutanın yaptığı hareketi çok iyi anlaya biliyordum. Zira bir askeri öldürsende armasını vermez çok duygulandım bende onun bu güzel hareketine karşılık saygı ve sevgimi göstermek amacıyla elini öptüm. Komutanın yanındaki korumalarda armalarını çıkarıp arkadaşlarıma verdiler.
Al-Mustafa derneğiyle ilgili bilgi verildi. Hastanedeki Katarkt ameliyatı olmak isteyen hastalar ile sohbet edildi doktorlardan bilgiler alındı. Ahlenden bağış yapanlar için teşekkür mahiyetinde video çekildi. Yaşlı bir teyzemizin beni yanına çağırıp gözlerini gösterip dua ederek yüzümü okşaması beni benden aldı götürdü.Yine yaşlı kötürüm bir teyzemizin balon istemesi ve çocuklar gibi balonu sımsıkı tutması bir yandanda bizlerin başını okşaması tarifi imkansızdı. Anladım ki sevmek için, paylaşmak için aynı dili konuşmak aynı dini paylaşmak değilmiş. İnsanların konuştuğu ortak dil ”Karşılıksız Sevmekmiş”.
Bağış yapanlardan size selam getirdik sözüne karşı gösterdikleri sevinç, yanlız olmadıkları hissi uzaklarda da olsa bizleri seven selam gönderen insanlar var. Onları yanlız bırakmadığımızı, onları kardeşimiz olarak gördüğümüzü göstermek Pakistanlı kardeşlerimizi gerçekten çok mutlu ediyor. Bizlerde onlardan sizlere bu sevince karşılıkta tüm bağışta bulunanlara çok uzaklardan gök kapılarını zorlayan dualar getirdik.
“DÜNYAYA KARŞILIK İKİ GÖZ VERİLMEZ, AMA PAKİSTANA CAN VERİLİR”
6. Gün
“KALBİMİ YARSAN YARISI TÜRKİYE YARISI PAKİSTAN”
Sabah 2 yetimhaneyi ziyaret ettik. Al-Mustafa’nın bizlerin isteği üzerine yetimler için hazırladıkları hediye paketlerini çocuklara tek tek dağıttık. Gözleri ışıl ışıl parlayan o çocuklar için keşke dünyaları ayaklarının altlarına serebilseydik. Al-Mustafa kurumu A-Z’ye tüm işleri çok organize, yetimhaneler tertemiz program akışı çok düzenli.
Yetimhane ziyaretinin akabinde Katarakt ameliyatları için hastaneye gidildi hastalarla sohbet edildi ve doktorlardan bilgi aldıktan sonra Cuma namazı için rehberlerimizle beraber camiiye gittik.
Camii çıkışında boş araziler üzerinde çöp yığınları var biz oralarda çöp olduğunu sanmıştık meğerse çöplerin üzerine çadırdan evler yapmışlar ve senin benim din kardeşimiz çöplükte yaşamını sürdürüyor.
Bir sonraki proğramımız olan Adak-Akika kurbanlarının kesim ve dağıtımının yapıldığı yere gittik 15 büyük baş hayvan dağıtıldı fakirlerinde fakirleri olan bu insanlara verdiğimiz 3-4kg et.
Yanımdaki yetkili bana bu verdiğin etten başka bir et bir sene görmeyecekler dedi. Buda üzerine düşünülmesi gereken çok üzücü bir durum. Buradaki ailelerin evlatlarına hediyeler dağıttık bir balondan dolayı duydukları mutluluğu düşündüm birde kendi evlatlarımızı en güzel oyuncaklar ile bir türlü mutlu edemeyişimizi….
”ASLINDA YARDIMA MUHTAÇ OLANLAR ONLAR DEĞİL BİZLERİZ”
7. Gün
”MUHAMMED DİLİMİZ, KAZIM ELİMİZ, ŞERAFETTİN ABİ BEYNİMİZDİ”
Bugün hayatımda yaşadığım en güzel haftanın son günü.
5 Yetimhaneyi ziyaret ettik 1000’e yakın çocuğu mutlu ettik, kurban olduğum başlarını okşadık. Peygamber emanetlerine sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu anladık. Yetimlerin Allah’tan başka kimseleri yok. Adak Akika kurbanları 750 aileye dağıtıldı, binlerce Katarakt ameliyatı yapıldı çok verimli ve bereketli geçti. Ömrümün en güzel bir haftasını yaşadım. Kitaplardan ve büyüklerimizden duyduklarımızı bizzat yerinde gördük, öğrendik, yaşadık.
Yol arkadaşlarımdan çok şeyler öğrendim, Muhammed kardeşimden dil bilmenin ne kadar önemli olduğunu gördüm ve Ahd ettim Urduca öğrenmeye.
Kazım’dan cömertliği öğrendim elinde olanın bitmesinden korkmadan vermeyi, verdikçe mutlu olmayı, mutluluğun başkalarını mutlu etmekten geçtiğini öğrendim.
Şerafettin abiden yol arkadaşlığını yanındakilere kendinden fazla düşünmeyi önce kardeşim sonra ben demesini öğrendim. Bu güzel tecrübeleri edinme fırsatını veren WEFA’ya sonsuz teşekkürler.
Kazım kardeşim ile yetimler için gayret göstermeye niyet ettik şimdilik Sergodaya kız yetimhanesinin hepsine WEFA üzerine sponsor bulmaya çalışacağız ileride belki yeni yetimhaneler açabilmek için çalışmalar yaparız.
Pakistan ziyaretimizi 4 kişi gerçekleştirdik buna temsili bir misal vermek isterim.
Karlı bir kış ayında 4 kişi camiye doğru yola çıkmışlar en önde emirleri arkasındada hizmet erleri. Arkadan gelenler önden giden emirin bastığı ayak izlerini basarak ilerlemişler. Aynı onun izinde gitmek ondan öğrenmekmiş tüm gayretleri ve bu halde girmişler Camiiye.
Ezan okununca imam içeri girmiş içeride 4 kişiyi görünce şaşırmış ve hayretle sormuş; ”Dışarıda tek bir ayak izi var siz ise 4 kişisiniz bu nasıl olur?. Emir cevap vermiş;
”Evet biz dört kişiyiz ama gittiğimiz yol birdir”
Güneş tekrar doğmak için batar
Pakistan görevimiz buraya kadar
Bu demek değildir ki bu gurup kaçar
İlk emirle göreve hazırdır tekrar
WEFA ailesine saygılar.
Saygılarımla Selamlıyorum
ALİ AKYER