Soğuk ve keskin bir havada Sivas’a gelmişlerdi. Fırat Bey minibüsün arka tarafına yöneldi ve bagajın alt kısmında duran torbaları, paketleri dışarı çıkardı. Kırmızı renkteki kutuyu almak için tekrar elini uzattı. Ancak eli yetişmedi.
– “Kırmızı kutuya mı uzanmaya çalışıyorsun evlat?”
– “Evet amca.”
– “Dur dur öyle değil, ben alırım şimdi… Hah tamam şimdi oldu.”
– “Teşekkür ederim, yoruldunuz.”
– “Her şeyi yüklenmişsiniz.”
Başıyla kutuları işaret ederek, “Ne var içlerinde?” diye sordu.
“Bir dakika amca.” dedi Fırat Bey ve yeleğini, montunu almak için aracın ön koltuğuna yöneldi. Yelek ve montunu hızlıca üstüne geçirerek fermuarını çekti.
“Buyur amca. Şimdi hazırım. Ne sormuştun bir daha söyler misin?” dedi Fırat Bey.
Bıyıklı, uzun boylu ve fısıltı şeklinde konuşan bu amcanın aniden yüzünde bir tebessüm belirdi ve
– “Yoksa fakir fukaraya yardım için mi geldiniz? Allah razı olsun bu karda kışta, bir de korona çıktı herkes per-perişan. Çoğu çocuğun ne ayakkabısı var ne de giyecek çorapları.” dedi.
– “Evet yardım için geldik. Sağol amca, teşekkürler yardımın için ileride arkadaşlar bekliyor. Acele etmem lazım.”
Fırat Bey adımlarını sıklaştırdı. Koşar vaziyette arkadaşlarının yanına doğru ilerledi. Saat 11’i gösteriyordu. Tüm gün dağıtım yapacaklardı. Hakikaten nasıl bir manzara ile karşılaşacaktı. Acaba bu ailelerin yakacakları var mıydı? Ya aralarında hasta olan insanlar varsa ya çocuklar eğitim alamıyorlarsa, ya çok üşüyorlarsa… Hemen kendi çocuklarını geçirdi aklından. “Yok yok.” dedi “Hemen bir çaresini buluruz. Bulmalıyız.” dedi 37 yaşındaki genç adam. Soğukkanlı olmalıydı. Endişeye mahal yoktu. Derince bir nefes aldı. Ve arkadaşlarıyla beraber kapının zilini çaldı.
Barakayı andıran bu evin kapısını Suriyeli bir genç adam açmıştı. Fırat Bey ve arkadaşları selam verip, kapıyı açan bu genç adama hâl-hatır sordular. Genç adam kapıya gelen ve üzerinde WEFA yelekleri olan bu hayırsever insanları soğuk havada daha fazla dışarıda bekletmek istemedi. Onları içeri buyur etti. Fırat Bey ve arkadaşları ellerindeki paketlerle ve erzaklarla birlikte içeri girmişlerdi. İçeri girer girmez hemen ellerinde tuttukları malzemeleri kapının kenarına koydular. Bu esnada kapının kenarlarına bir yorganın sıkıştırılmış olduğunu fark ettiler. Muhtemelen aile, soğuğun odaya yayılmasının önüne geçmek için böyle bir çareye başvurmuştu. Ev iki odalıydı ve 7 kişiden oluşan hane halkı ısınmak için içeride yanan sobanın etrafına üşüşmüşlerdi. Hane halkı Fırat Bey ve arkadaşları içeri girdiğinde hemen ayağa kalktılar ve pencere kenarına çekildiler. Aniden bir sessizlik oluştu öyle ki, sadece duvardaki saatin çıkardığı tık sesi bu sessizliği bölüyordu. Evin reisi hemen toparlandı. Fırat Bey ve arkadaşlarına oturmaları için soba kenarını yer olarak gösterdi.
Fırat Bey etrafa biraz göz gezdirdikten sonra minder üstünde oturan çocuğu fark etti. Yaklaşık 5 yaşlarında olan bu kız çocuğuna yaklaşarak ona “Merhaba” dedi. “Biliyor musun biz buraya neden geldik? Bize ‘Bu evde küçük bir kız çocuğu var ve kendine oyun arkadaşı arıyormuş.’ dediler. Biz de seninle oynamak için buraya geldik. Bak yanımızda neler varmış bir bakalım.”
Esasen küçük kız anlatılanlardan pek bir şey anlamamıştı. Ancak Fırat Bey’in gülümser tavrından onun iyi bir insan olduğunu ve kendisiyle diyalog kurmak için çaba sarf ettiğini anlamıştı. Fırat Bey kapının önüne yanaştı, kutuya uzandı. Elindeki kutuyu küçük kızın önüne koydu. Fırat Bey odadaki diğer çocuğun da elinden tutarak küçük kızın yanına oturttu. Ve kutudan çeşitli oyuncaklar çıkardı. Birlikte oynamaya başladılar.
Bu esnada evin reisi Suriyeli genç adam ise oyuncaklarla oynayan çocuklarını ilgiyle takip ederken biryanda da beşikte uyuyan 7 aylık bebeğini seyrediyordu. Fırat Bey ve arkadaşları Suriyeli genç adamla sohbetleri esnasında onun kısa bir süre önce işten çıkarıldığını; bu nedenle ailenin geçim sıkıntısı yaşadığını öğreniyorlardı. Öyle ki, işten çıkarıldıktan sonra genç adam evine erzak ve yakacak almakta bir hayli zorlanmıştı.
Zaman akıp gitmişti Suriyeli ailenin yaşadıklarını dinlerken. Beş aileye daha yardım paketi ulaştırılması gerekiyordu. Fırat Bey ve arkadaşları saate bakıp kalktılar. Ve bu Suriyeli aileye veda ettiler. Suriyeli genç adam, yaptıkları yardımlar için Fırat Bey ve arkadaşlarına teşekkür etti. Ve şöyle dedi Suriyeli genç adam: “Ta uzaklardan bizim için geldiniz. ‘Biz sizinle kardeşiz.’ dediniz. WEFA’dan gelen bu yardımları ve bugünü ömrüm boyunca unutmayacağım. Ben ve ailem size minnettarız.”
Fırat Bey ve arkadaşları için de veda oldukça hüzünlüydü. Ve kafalarında hep “Buradaki ailelere daha fazla nasıl yardım edebiliriz?” sorusu yankılanıyordu. Bölgedeki yardım çalışmaları iki gün daha sürdü. Sivas’taki yardım çalışmalarının ardından Fırat Bey nihayet Almanya’ya; evine dönmüştü. Eve girer girmez iki kızına birden sarıldı. Onları çok özlemişti. Birlikte oyunlar oynadılar. Fırat Bey ne uçakta ne de evinde çay içerken Sivas’taki ihtiyaç sahibi çocukları unutabilmişti. Her an gözünün önüne soğukta üşüyen çocuklar geliyordu. Fırat Bey’in yokluğunda ise çocukları onu çok özlemişti. Babaları ile sohbet etmek, oyunlar oynamak onlara müthiş keyif veriyordu. Fırat Bey çayını yudumladıktan sonra iki kızını da yanına oturtup Sivas’taki yardım çalışmalarına dair fotoğrafları onlara gösterdi. Ve onlara şöyle nasihatlerde bulundu: “Verdiği nimetler için her zaman Allah’a şükredelim. Bakın burada kardeşleriniz var. Onlar da bakın sizi gibi… Oyuncakları görünce nasıl da heyecanlandılar. Orada da kardeşleriniz olduğunu unutmayın. Bu dünyadaki en güzel şey iyiliktir. Siz de insanlara hep iyilik edin ve başkalarının mutluluğu ile mutlu olun.”